Mezunumuz ile Röportaj: Hasan ÖNDER

İTÜ Makine Mühendisliği 1993 yılı mezunu, DAIKIN Türkiye CEO’su ve DAIKIN EUROPE Yönetim Kurulu Üyesi Hasan ÖNDER  ile başarılı kariyeri ve İTÜ'ye dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik...


BİZE KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ? 

1969 yılında Diyarbakır’da doğdum. Diyarbakır’da tamamladığım ilk ve orta öğreniminin ardından askeri liseye gittim. Ancak subay olan ağabeyimin ‘Bir aileye iki asker fazla, sen üniversitede başka bir eğitim al’ tavsiyesi üzerine mühendis olmayı tercih ettim ve İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldum. Tüm iş hayatım ısıtma-soğutma sektöründe geçti; bir mühendislik ofisinde 3 kişi ile birlikte başlayan kariyerimi bugün Daikin Türkiye’nin CEO’su ve Daikin Europe’un Yönetim Kurulu Üyesi olarak sürdürüyorum. İş hayatına yeni mezun bir mühendis olarak küçük bir mühendislik firmasında çalışarak atıldım. Bu sektörü sevip, sektördeki gelişmelere tanık olunca, genç bir girişimci olarak kendi şirketimi kurdum. Ardından okul arkadaşlarımla ortaklık yaparak 1999 yılında Akfel Endüsriyel Pazarlama şirketini kurduk ve ortaya Airfel markası ortaya çıktı. Airfel ile ısıtma-soğutma sektöründe hızlı bir büyüme yakalayan Akfel, 2011 yılında Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarından Sanko Holding ile ortaklığa gitti ve 10 yıl gibi kısa bir sürede sektörün en önemli oyuncularından biri haline geldi. Bu gelişmeler sayesinde 2008 yılında Capital Dergisi beni, ‘Başarıya Yürüyenler’ yarışmasında ‘Türkiye’nin En Başarılı Genç Genel Müdürü’ seçerek onurlandırdı. Airfel’in yakaladığı başarı uluslararası devlerin de dikkatini çekince Sanko Holding, hisselerini Japonya merkezli iklimlendirme devi Daikin’e devretme kararı aldı. Tüm bu süreci yürütürken Sanko Holding gibi ben de hisselerimi Daikin’e devrettim, şirketimiz Temmuz 2011 yılında Daikin bünyesine geçti. Ancak Daikin yönetimi şirketten ayrılmamamı şart koşunca Daikin Türkiye’da CEO’luk görevini üstlendim. Hemen aynı yıl Daikin Europe Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmemle birlikte Daikin Türkiye’ye EMEA bölgesinde sorumluluk verilmesi, CIS ülkelerinin şirketimize bağlanması ile hedeflerimizi büyüttük. Şimdi Daikin Türkiye’yi bölgenin üretim ve Ar-Ge üssü yapmayı hedefliyor ve bunun için çalışıyorum. 3 kişi olarak başladığım bir işte bu noktalara gelebildiysem Türkiye’de 600 kişi, dünyada ise 45 bini kişiyi aşan Daikin Ailesi’nin desteği ile bunun gerçekleştirebileceğime inanıyorum.

“1993 yılında okulu bitirince hemen iyi bir şirkette iş bulacağımı düşünüyordum, başarılıydım, çalışkandım, İngilizcem de vardı. Kendime göre işe alınmamam için hiçbir neden yoktu”  




İLK GİRİŞİMİNİZDEN BAHSEDECEK OLURSAK, BAŞLANGIÇ KOŞULLARINIZ NELERDİ? İŞ BAŞVURU DÖNEMİNİZ NASIL GEÇTİ?

O dönemin pek de kolay geçtiğini söylememem, sonradan iyi ki gelişmeler böyle olmuş desem de ilk deneyimim hayal kırıklığı ile sonuçlandı. 1993 yılında okulu bitirince hemen iyi bir şirkette iş bulacağımı düşünüyordum, başarılıydım, çalışkandım, İngilizcem de vardı. Kendime göre işe alınmamam için hiçbir neden yoktu. O tarihte Mercedes’e başvurdum, görüşmemiz gayet olumlu geçti, ‘sizi arayacağız’ dediler aylarca bekledim, ses çıkmadı. Baktım bu beklemenin sonu yok, bari evde oturmayayım diyerek Mahmutbey’deki küçük bir mühendislik ofisinde işe girdim. İklimlendirme sektöründeki kariyerime de böylece başlamış oldum.

MAHMUTBEY’DEKİ İLK İŞİNİZ KÜÇÜK BİR MÜHENDİSLİK FİRMASINDAYDI. BU FİRMADAN KENDİ İŞİNİZİ KURMAYA GEÇİŞ DÖNEMİNİZDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?

Şirketin tek mühendisiydim, o kadar küçük bir ofis… Aldığım maaş ise yol parama ancak yetiyordu. Ama doğalgazın İstanbul'da yeni yeni yaygınlaştığı yıllar, sektör gelişmeye başlamıştı. Ofisin işleri giderek arttı, gece-gündüz çalıştım, montaja bile ben gidiyordum. O dönemde birlikte çalıştığımız Cemal Usta (hala birlikteyiz) ‘Hasan sen azimli, çalışkan bir çocuksun, niye kendi işini kurmuyorsun’ diye diye benim içimdeki girişimcilik ruhunu ortaya çıkarınca Ha-Ce Mühendislik 1994 yılında kurulmuş oldu. Şirketi kurduk kurmasına ama iki arkadaş 6 ay ofiste oturup çay içtik sadece, doğru düzgün iş yapamadık. Daha sonra doğalgaz dönüşüm projeleriyle birlikte kısa sürede işlere yetişemez olduk.

“Klima işine girmek istiyordum; ancak o yıllarda bu konu Türkiye için çok yeni bir konuydu”

 

KARİYERİNİZİN İLGİNÇ ADIMLARINDAN BİRİ DE ÇİN’DE BULUNDUĞUNUZ DÖNEM. BU DÖNEMDEN BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?

90’ların ikinci yarasında herkes Uzak Doğu'dan, Çin'den söz etmeye başlamıştı ama kimse bir şey bilmiyordu. 1998 yılında Singapur’a gittim, amacım Uzakdoğu pazarını, Çin'i yakından tanımaktı. Bir şirket kurdum ama oturma izni alamayınca, bir yıl sonra aklımda bir iş fikriyle İstanbul'a döndüm. Klima işine girmek istiyordum, ancak o yıllarda bu konu Türkiye için çok yeni bir konuydu. Arkadaşlarımı ikna etmeyi başardım ve 14 arkadaş biraraya gelerek 1999 yılında Akfel Endüstriyel Pazarlama'yı kurduk. Akfel, Çin'den klima ithal eden ilk firma oldu. Türkiye’ye ilk ayaklı klimayı biz getirdik, ürün yok sattı. Çin'in önemli markalarından Haier’in klima distribütörlüğünü aldık, bayi ağı kurduk. Tam işleri oturtup, zincir marketleri klima satmaya ikna ettiğimiz sırada deprem oldu, işler bıçak gibi kesildi. Ülke yasta, insanlar zorda tek yapabildiğimiz, depremde zarar gören bayilerin borcunu silmek oldu. Bunun karşılığını bayilerimiz bize kat be kat ödedi. Ertesi yıl, bizim bayiler öyle bir çalıştı ki Akfel’in işleri 4 kat arttı, mal yetiştiremedik. Sektörde yer edinmeye başlamamız da böyle oldu. İş merkezleri, oteller, hastaneler alanında yaşanan gelişmelerle Akfel büyüdü, markamız Airfel tanındı. Benim Çin deneyimim daha sonra Airfel’e Sanko ile ortaklığın kapısını da açtı…

NEDEN ÖZELLİKLE ISITMA-SOĞUTMA ALANINI TERCİH ETTİNİZ?

Sizinle de paylaştığım gibi, öğrencilik yıllarımda mutlaka ısıtma-soğutma sektöründe kariyer yapacağım diye bir düşüncem yoktu. İlk planım, profesyonel olarak uluslararası bir kuruluşta çalışmaktı. Hayallerimde 10-15 mühendisten oluşan bir şirket kurup, projeleri takip ederek dünyaya açılmak vardı. Mezun olduktan bir yıl sonra kendi şirketimi kurdum ama sadece iki kişi ile ve öğrenciliğim boyunca düşünmediğim bir sektörde. Şartlar beni önce ısıtma sektörü ile tanıştırdı, sonra da soğutma sektörü ile. Bu sektördeki büyüme ve gelişme potansiyelini görmüş olmam tercihlerimi etkiledi. Bugün Türkiye’de 2.3 milyar doları, dünyada ise 120 milyar doları bulan iklimlendirme sektöründen söz ediyoruz ve bu sektörün daha da gelişeceğine inanıyorum. Daikin Türkiye’nin cirosu 600 milyon lira ciroya yaklaştı, bunu yaparken çalışan sayısı 600 kişiyi aştı. Bunları düşününce bu tercihimin ne kadar doğru olduğunu görüyor ve mutlu oluyorum.

SANKO’YLA ORTAKLIK SÜRECİNİZ NASILDI?

Bu süreç benim Çin deneyimim sayesinde başladı diyebilirim. Sanko yöneticileri ile ilk tanışmam 2001 yılında bir toplantıda oldu. Çin'in Türkiye'deki işadamlarına tanıtıldığı bir toplantı yapılıyordu, ben de Çin deneyimine sahip bir işadamı olarak konuşmacıydım. Bu konuşmamı dinleyen Sanko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Sami Konukoğlu, klima işiyle ilgilendiklerini söyleyince, ortaklığın temeli de o toplantıda atılmış oldu. Akfel'deki arkadaşlarım hisselerini Sanko'ya sattı. Akfel, Sanko Holding bünyesine katılırken ünvanı Airfel olarak değişti. Airfel ürünümüzün markasıydı şirketimizin adı oldu. Ben de yüzde 25 hissemle ortak ve Genel Müdür olarak görev yapmaya devam ettim. Bu ortaklık Airfel için de benim için de çok stratejik bir önem taşıyor. Bunu da sizinle paylaşmak isterim. Biz eğer o ortaklığı o tarihte yapmamış olsaydık, Akfel o yıl batardı. Çünkü 2001 ekonomik krizi bizi derinden etkiledi. Kimse kriz döneminde ithalatçı bir şirkete ortak olmak istemez ama Sanko, sözünü tuttu ve Airfel'i krizden korudu. Airfel de Sanko bünyesinde, her yıl bir öncekinden daha hızlı gelişim gösterdi. Asıl büyümemizi de 2010 yılında yaptık. Tüm sektör gibi o yıl Airfel'de müthiş bir yıl yaşadık. 2001’de cirosu 1 milyon lira olan Airfel, 2010’da 203 milyon lira ciroya ulaştı.

“…Şans, yetenek gibi faktörler önemli olabilir ama başarıya ulaşmak için fırsatları görmeli ve bunları değerlendirebilmesiniz. Fırsatları görmek ve değerlendirebilmek için de çok yönlü, çevresindeki, ülkesinde, sektöründeki gelişmeleri yakından takip eden biri olmanız gerekir…”

 SİZİN İÇİN GİRİŞİMCİLİKTE YETENEK YETERLİ MİDİR? GİRİŞİMCİLİKTE ÇOK YÖNLÜLÜĞÜN ÖNEMİ NEDİR?

Girişimcilikte yetenek önemli olmasına önemlidir de, tek başına yeterli değildir. Girişimcilikte cesaret ve yetkinlik, yetenek kadar önemli diğer kavramlardır. Girişimcilik hissine sahipseniz, bu yeteneğinizi geliştirmek için bu faktörlere de ihtiyacınız olacaktır. Zaman zaman üniversitelerde gençlerle biraraya geliyorum, onlara yaptığım konuşmalarda da sürekli şunu vurguluyorum; şans, yetenek gibi faktörler önemli olabilir ama başarıya ulaşmak için fırsatları görmeli ve bunları değerlendirebilmesiniz. Fırsatları görmek ve değerlendirebilmek için de çok yönlü, çevresindeki, ülkesinde, sektöründeki gelişmeleri yakından takip eden biri olmanız gerekir. Cesaret, girişimcilik, inisiyatif sahibi olmak ve risk alabilmek bu noktada çok önemli. Ancak bunlar da tek başına yeterli değil, iyi bir takım oyuncusu olabilmeli, ekip ruhuna inanmalı, sektörünüze hakim olmak için kendinizi sürekli geliştirmeli ve öğrenmeye açık olmalısınız. Bunların yanı sıra iyi bir planlama da benim için çok önemlidir, geleceğe odaklanmak, orta ve uzun vadeli iş stratejileri geliştirmek, takipçi olmak ve mukayese edebilmek başarı için önemli faktörlerdir. Bu yeteneklerinizi geliştirir, hızlı karar alıp, hızla aksiyona geçerseniz hangi sektörde faaliyet gösterirseniz gösterin hedeflerinize ulaşırsınız.

 DAİKİN İLE İLİŞKİNİZ NASIL BAŞLADI, DAİKİN SATIŞI NASIL GERÇEKLEŞTİ?

Daikin alanında dünya lideri bir kuruluş, 1924 yılından bu yana bu sektörde faaliyet gösteriyor, pek çok yeniliğin mucidi. Bugün 162 ülkede faaliyet gösteriyor ve cirosu 20 milyar doların üzerinde. Daikin, Türkiye’de ise distribütörleri aracılığıyla 1978 yılından bu yana faaliyet gösteriyor. Hatta geçmişte bir dönem ben de Daikin ürünlerinin satışını yaptım. Bu anlamda Daikin ile ilişkimiz çok eskilere dayanıyor diyebilirim. Bir dünya devi olarak hem Türkiye’deki hem de Airfel’deki gelişmeleri yakından izleyen Daikin, Türkiye’de doğrudan yatırımcı kimliği ile büyüme kararı alınca Airfel'e talip oldu. Görüşmeler bir yıl kadar sürdü, Sanko bu sektörün geleceğine çok inanıyor ve yatırım yapıyordu ancak bir dünya devinin markayı geleceğe taşıyacağını ve ülkeye değer katacağına inanınca satmaya karar verdi. Hem Sanko hem de ben hisselerimizin tamamını sattık ve Airfel, 8 Temmuz 2011 itibariyle Daikin Europe bünyesine katıldı. Bu süreçte CEO’luğunu üstlendiğim Daikin Türkiye olarak hedeflerimizi daha da büyüttük. 2015 yılına ilişkin koyduğumuz 1500 çalışan ile 500 milyon Euro ciro hedefimiz doğrultusunda çalışıyoruz.

“Sadece karar alan, direktif veren ve denetleyen bir yönetici olmak yerine ekibine koçluk yapan, rehberlik eden bir yönetici olma tercihim de sanırım geçmiş tecrübelerimin ışığında gelişti.”

KARİYERİNİZDE YAPTIĞINIZ İŞİN GEREKTİRDİĞİ HEMEN HER İŞ POZİSYONUNDAN PATRONLUĞA KADAR SAHİP OLDUĞUNUZ TECRÜBELERİNİZ VAR. BÖYLECE YAPTIĞINIZ İŞİN HEMEN HER İŞ SÜRECİNİ VE GEREKTİRDİKLERİNİ BİLİYOR OLDUĞUNUZ SÖYLENEBİLİR Mİ? ŞİMDİ DAİKİN BÜNYESİNDE ÇALIŞAN BİR CEO OLARAK BUNUN SİZE KATKISI NEDİR?

Yeni mezun bir mühendis olarak işe sıfır noktasından başlamam ve şartlar gereği sürecin tüm aşamalarında bulunmam benim için çok önemli bir avantaj oldu. Bu sayede bir CEO olarak, üretimden finansal yönetime, pazarlamadan insan kaynaklarına, satış öncesi ve sonrasından lojistiğe kadar bir şirket için önem taşıyan tüm süreçlere vakıf olabiliyorum. Mevcut işlerin yürütülmesinden kaynakların etkin ve yeterli kullanımına kadar stratejik hedef ve politikaların belirlenmesinde, her bir birimin verimli çalışmasına olanak tanıyacak ortamın oluşturulmasıyla birebir ilgilenebiliyorum. Geçmiş deneyimlerinin bugün Daikin Türkiye’de en doğru organizasyon yapısının kurulmasında önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Sadece karar alan, direktif veren ve denetleyen bir yönetici olmak yerine ekibine koçluk yapan, rehberlik eden bir yönetici olma tercihim de sanırım geçmiş tecrübelerimin ışığında gelişti. Bu sayede hedeflerle çalışan, iyi takım kurabilen ve takımını motive eden bir yönetici olduğumu düşünüyorum.


“İTÜ isminin güçlü bir marka olması bana hayatım boyunca çok önemli kapılar açtı. Bu açıdan bir İTÜ mezunu olmak, bugünkü noktaya gelirken, beni ben yapan gelişmeler arasında ilk sırada yerini almaktadır.”

BİR İTÜ MEZUNU OLMANIZIN KARİYER VE KARAKTERİNİZDE GELDİĞİNİZ BUGÜNKÜ NOKTAYA KATKISI NEDİR?

İTÜ mezunu olmamın hayatımda çok büyük bir rolü var… Bugünkü noktaya gelirken beni ben yapan gelişmeleri kronolojik bir sıralama ile sayacak olsam, ilki liseyi yatılı bir askeri okulda okumamdır. Bu bana bana farklı insanlarla aynı ortamda yaşayabilmeyi öğretti. İkincisi lise yıllarımda voleybol oyuncusu olmamdır, böylece iyi bir ekibin ve takım ruhunun önemini kavradım. Üçüncüsü üniversiteyi İTÜ’de okumamdır. İTÜ’de iyi bir mühendislik eğitimi aldığıma inanıyorum, bu da bana mesleki yetkinlik açısından iş hayatına kendimden emin, motivasyonu yüksek bir şekilde başlangıç yapmamı sağladı. Ancak bunun da ötesinde bir şey var, İTÜ ismi, daha doğrusu İTÜ isminin güçlü bir marka olması bana hayatım boyunca çok önemli kapılar açtı. Bu açıdan bir İTÜ mezunu olmak, bugünkü noktaya gelirken, beni ben yapan gelişmeler arasında ilk sırada yerini almaktadır.

MEZUN OLDUKTAN SONRA İTÜ İLE BAĞLARINIZI KORUDUNUZ MU?

Yoğun iş hayatı İTÜ ve İTÜ Mezunlar Derneği’nin tüm aktivitelerine katılmama olarak vermemiş olabilir ancak birçok İTÜ’lü gibi benim de okulum ile aramızdaki bağlar çok kuvvetlidir. Derneğimizin çalışmalarını yakından takip ediyorum ve  önümüzdeki süreçte İTÜ Camiasına katkıda bulunacak faaliyetlerin içinde olmak istiyorum.

“Sadece ülkemizin değil dünyanın da çok saygın bir eğitim kurumunda üniversite eğitimi almış olmanın çok büyük şans ve İTÜ’lü olmanın çok büyük ayrıcalık olduğunu vurgulamak isterim.”

BİR İTÜ MEZUNU OLARAK İTÜ VE YENİ YETİŞMEKTE OLAN GENÇ İTÜ’LÜ GİRİŞİMCİLER İLE İLGİLİ SÖYLEMEK İSTEDİĞİNİZ HERHANGİ BİR ŞEY VAR MI?

Öncelikle İTÜ gibi sadece ülkemizin değil dünyanın da çok saygın bir eğitim kurumunda üniversite eğitimi almış olmanın çok büyük şans ve İTÜ’lü olmanın çok büyük ayrıcalık olduğunu vurgulamak isterim. Genç arkadaşlarım da benim gibi, yaşantılarında bunu deneyimleyerek kavrayacaklardır. Hedefleri ne olursa olsun İTÜ mezunu genç arkadaşlarımın, bunu başaracak bilgi ve birikime sahip olduğuna, aldıkları sağlam eğitim temelinin üzerine sahip oldukları inanç, azim ve motivasyon ile başarılı bir gelecek inşa edeceklerine inanıyorum.


İTÜ Kurumsal İlişkiler ve Mezunlarla İletişim Ofisi
İTÜ Ayazağa Kampüsü, Süleyman Demirel Kültür Merkezi, 34469 Maslak, Sarıyer/İstanbul
mezun@itu.edu.tr
Telefon ve Faks: (212) 285 30 80